Pvp Serverler | Pvp Server | Private Server | Pvp Serverlar | Metin2 | Hack | Haber |

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Pvp Serverler | Pvp Server | Private Server | Pvp Serverlar | Metin2 | Hack | Haber |

Pvp Serverler | Pvp Server | Private Server | Pvp Serverlar | Metin2 | Hack | Haber |


    Dil Sınavları Için En önemli 1000 Kelime.

    avatar


    Rep Gücü : 0
    Kayit tarihi : 01.01.1970

    Dil Sınavları Için En önemli 1000 Kelime. Empty Dil Sınavları Için En önemli 1000 Kelime.

    Post by  Wed Nov 17, 2010 11:47 am

    Başlığın lise bilgileri ile fazla alakası olmasada dil sınavlarına hazırlanan arkadaşlara yardımcı olacağından buraya koymak istedim.

    1. abandon = (1) (birini) terk etmek (= leave) (2) bir şeyden vazgeçmek (= give up)
    2. abbreviate = (1) kısaltmak, özetlemek (2) (matematikte) sadeleştirmek
    3. abolish = (toplumdaki tabuları) yıkmak, sona erdirmek (= do away with)
    4. absorb = içine çekmek, emmek
    5. abstain from = (alkol, ilaç vb) --- den sakınmak/ uzak durmak (=avoid from) !
    6. abundance = bolluk, bereket
    7. abundant = bol, bereketli
    8. accelerate = hızlandırmak, ivme kazandırmak *** accelerator = gaz pedalı
    9. accept = kabul etmek, razı olmak
    10. access = erişmek, ulaşmak
    11. accessible to = ulaşılabilir, erişilebilir
    12. accommodate = (misafir, konuk vb) ağırlamak (= put up)
    13. accompany = (1) eşlik etmek, arkadaşlık etmek (= escort) (2) beraber bulunmak ya da bir arada gözükmek (* Pain and fever accompany inflammatory diseases)
    14. accomplish = başarmak (= achieve)
    15. accumulate = (1) birikmek, çoğaltmak (2) biriktirmek, yığmak
    16. accuracy = doğruluk, kesinlik
    17. accurate = doğru, hatasız, eksiksiz bir şekilde (= precise, correct)
    18. accurately = doğru, hatasız, eksiksiz bir şekilde (= precisely, correctly)
    19. accuse (of) = birini bir şeyle suçlamak, itham etmek
    20. achieve = başarmak, yerine getirmek
    21. acknowledge as = (1) kabul etmek, --- olarak tanımak (2) (mektup, mesaj vb) aldığını gönderen kişiye bildirmek
    22. acquainted with = aşina olmak, haberdar olmak (= familiar with)
    23. acquire = (dil, miras, huy vb) edinmek, kazanmak (= obtain, attain) (*She acquired a huge fortune.) (* I acquired Turkish but I learned English in school.)
    24. acquisition = edinim
    25. activity = faaliyet, aktivite *** activist = bir fikrin aktif destekçisi (= supporter)
    26. adapt = bir şeye uyarlamak, uydurmak ( = adjust)
    27. addict = bağımlı, tiryaki *** drug addict = eroin bağımlısı
    28. addiction to = bağımlılık, tiryakilik
    29. addition = ilave, ek
    30. additionally = ayrıca, bunun yanı sıra, buna ilaveten (= furthermore, moreover)
    31. adequately = yeterli bir şekilde (= sufficiently)
    32. adjust = (1) uyarlamak (= adapt) (2) alışmak (= get used to)
    33. adjustment = düzeltme,intibak, uyma
    34. administer = (1) idare etmek, yönetmek (2) (damardan ilaç vb) vermek, sağlamak
    35. admire = hayran olmak
    36. admit = kabullenmek, itiraf etmek
    37. adopt = (1) evlat edinmek (= take up) (2) (önlem, tedbir vb) almak (adopt measure) (3) (başkasına ait bir şeyi) benimsemek (dil, din vb)
    38. adore = çok sevmek, tapmak
    39. adverse = zıt, kötü
    40. advocate = (1) savunmak (= defend) (2) desteklemek (= support)
    41. affect = etkilemek (= influence)
    42. aggravate = gittikçe kötüye gitmek, fenalaşmak (= deteriorate, worsen)
    43. aggressive = saldırgan
    44. aid = yardım etmek (= help)
    45. alien (to) = yabancı
    46. alongside = yanında, bitişiğinde (beside, next to)
    47. alter = değiştirmek (= change)
    48. alteration = değişiklik
    49. amazing = şaşırtıcı, hayran bırakıcı (= astonishing)
    50. amend = değişiklik yapmak (kanunda düzenleme yapmak anlamındaki gibi)
    51. amendment = değişiklik, (kanun vb) üzerinde değişiklik yapmak (= alteration)
    52. amusing = eğlenceli, zevkli
    53. announce = anons etmek, ilan etmek (= give out, declare)
    54. anticipate = ummak, beklemek
    55. apologize = özür dilemek (apologize to someone for something)
    56. appalling = korkunç (= dreadful, horrendous)
    57. appointment = (1) atama, tayin (2) randevu (= rendezvous)
    58. appreciate = (1) takdir etmek, değerini bilmek (2) anlamak, farkına varmak
    59. approach = (1) (zaman/ mesafe bakımından birine/bir şeye) yaklaşmak (* Do not approach with fire! (2) (bankaya/yüksek bir mevkiye vb) müracaatta bulunmak, ricada bulunmak (* She approached the bank for a loan)
    60. appropriately = uygun olarak (= suitably)
    61. approve of = onaylamak, uygun bulmak, tasvip etmek
    62. arrange = düzenlemek, ayarlamak (toplantı, randevu vb)
    63. artefact = insan eliyle yapılmış (sanat)
    64. ascend = yukarı çıkmak, yükselmek, tırmanmak (= go up / climb up)
    65. ask for = ricada bulunmak, bir şey istemek
    66. aspire = şiddetle arzu etmek, çok istemek (* I’ve always aspired to be a singer)
    67. assemble = (1) bir araya getirmek, toplamak (= gather) (2) monte etmek (= put up)
    68. assess = değerlendirmek (= evaluate)
    69. assign = atamak, tayin etmek, görevlendirmek (= appoint)
    70. assist somebody in something = birine bir konuda yardım etmek
    71. associate = (zihninde insanlar/eşyalar arasında) çağrışım yapmak, çağrıştırmak (* I always associate the smell of baking with my childhood.) (2) (kötü yolda olan veya kötü alışkanlıkları olan insanlarla) arkadaşlık yapmak, düşüp kalkmak (* Don’t associate with those glue-sniffers.)
    72. assume = (1) elinde delil olmadan bir şeyin doğru olduğunu düşünmek veya kabul etmek, farz etmek (= conclude) (2) (sorumluluk/vebal vb) üstlenmek, üzerine almak (= take on) (* I temporarily assumed the responsibility for her)
    73. assure = birine teminat vermek, emin kılmak, garanti vermek
    74. astonishment = şaşırtmak, şaşırmak (= amazement, bewilderment)
    75. attach = iliştirmek, eklemek (= enclose)
    76. attack = saldırmak, saldırı
    77. attain = elde etmek, erişmek (= gain, obtain)
    78. attainment = ulaşmak, erişmek
    79. attend = iştirak etmek, katılmak
    80. attribute = (bir sebebe/nedene) dayandırmak (= base on/upon)
    81. auditorium = dinlenme/izleme salonu, seyircilerin oturduğu bölüm
    82. available = mevcut, var olan
    83. avert = (1) olmasını önlemek (2) başka yöne çevirmek (trafik akışını vb)
    84. avoidable = kaçınılabilir, engellenebilir
    85. award = ödül
    86. backward = geri kalmış, geriye doğru
    87. badly in need of = bir şeye/birine çok muhtaç olmak
    88. barely = (1) hemen hemen hiç, neredeyse hiç (2) güçlükle (= hardly, scarcely)
    89. bargain = (1) pazarlık, anlaşma (2) pazarlık etmek (3) kelepir, ucuz eşya
    90. barren = kurak, verimsiz (= infertile, arid)
    91. basic = temel (= essential, fundamental)
    92. bazaar = pazar, alışveriş yeri
    93. behave = davranmak
    94. believe = inanmak
    95. belongings = birinin kişisel eşyaları (= possessions)
    96. beloved = sevgili, hazret
    97. bitingly satirical = aşırı alaycı, insafsızca eleştirme
    98. bizarre = tuhaf, acayip (= strange, weird)
    99. blanket = battaniye
    100. blaze = (1) ateş, alev, yangın (2) parlamak
    101. bolt = fırlayıp kaçmak, tabanları yağlamak
    102. branch = dal, branş
    103. break off = (nişan, nikah vb) bozmak, ayrılmak
    104. breed = (1) (hayvan için) doğurmak, yavrulamak (2) hayvan yetiştirmek
    105. bribery = rüşvet *** offer bribes = rüşvet teklif etmek
    106. bride = gelin
    107. brief = kısa, öz *** in brief = kısaca, öz olarak
    108. bring up = (1) çocuk büyütmek (2) kusmak (3) ortaya (konu vb) atmak
    109. broadcast = (radyo, televizyon, hava durumu için) yayın
    110. Broadly speaking = Genel konuşmak gerekirse (= generally, mostly)
    111. broil = ızgara yapmak, kavurmak
    112. bullfight = boğa güreşi
    113. bully = (1) kabadayı, zorba (2) kabadayılık yapmak, zorbalık yapmak
    114. burial = gömü, gömme
    115. burn = (1) yakmak (2) yanmak
    116. button = düğme
    117. calculator = hesap makinesi
    118. call for = talep etmek, istemek (= demand)
    119. calm = sakin
    120. can’t take one’s eyes off = gözlerini birinden veya bir şeyden alamamak
    121. cancel = iptal etmek (= call off)
    122. captivating = büyüleyici (= enchanting, fascinating)
    123. captive = tutsak, esir
    124. captivity = tutsaklık, esaret
    125. capture = yakalamak, ele geçirmek, tutsak etmek (= apprehend)
    126. careless = dikkatsiz
    127. carry out = (çalışma, deney, anket vb) yürütmek, icra etmek (= fulfil, conduct)
    128. carve = (1) (tahta vb) oymak (2) (et vb) kesmek
    129. casually = günlük, sıradan, havadan sudan
    130. caution = uyarı, dikkat
    131. cease = sona erdirmek, durdurmak ( cease-fire= ateşkes)
    132. ceaseless = aralıksız, durmadan (= non-stop)
    133. celebration = kutlama
    134. celebrity = ünlü
    135. census = nüfus sayımı
    136. ceremony = tören
    137. charge (with) = --- ile yargılamak (mahkemede) (= try)
    138. circulate = dolaşmak, dolaştırmak, deveran etmek (vücuttaki kan vb)
    139. circulation = (1) dolaşım (2) gazete tirajı, günlük satış oranı
    140. cite = örneklemek, adından bahsetmek, değinmek (= refer to, mention)
    141. citizen = vatandaş *** Citizenship = Vatandaşlık
    142. clarify = açıklamak (= explain)
    143. claw = pençe, hayvan pençesindeki kıvrık tırnak
    144. clearance = (1) mağazayı boşaltma, malları elden çıkarma, tasfiye (2) izin, yeşil ışık
    145. close = (sıfat) yakın
    146. closed = kapalı
    147. closure = (1) kapanış (2) iflas
    148. coincide with = aynı zamana denk gelmek/tesadüf etmek (= fall on the same date)
    149. collapse = (1) (bina vb için) çökmek (2) bayılmak
    150. collapsible = katlanabilir (kanepe vb)
    151. collar = (1) yaka (2) tasma
    152. colleague = iş arkadaşı
    153. collide with = çarpışmak (= crash into)
    154. commence = başlamak (= start) *** commencement speech = açılış konuşması
    155. comment on = yorum yapmak (= interpret)
    156. commercial = ticari
    157. commit = (1) (intihara vb) kalkışmak, yeltenmek (2) (suç, cürüm) işelemek (3) (kendini işine, ailesine vb) adamak (= devote)
    158. commit = kalkışmak, yeltenmek *** commit suicide = intihar etmek
    159. common = (1) ortak (2) sıradan, yaygın *** in common with = --- ile ortak nokta
    160. commonplace = yaygın, sıradan (= ordinary, usual)
    161. commuter = ev ile iş arasında mekik dokuyan/gidip gelen
    162. companion = dost, arkadaş
    163. company = (1) arkadaşlık, dostluk (2) şirket
    164. compel = zorlamak, mecbur bırakmak (= force, oblige)
    165. compensation for = (1) tazminat ödemek (2) telafi etmek
    166. compete = rekabet etmek, yarışmak ***competition = müsbaka, yarış
    167. compete against = başkasıyla yarışmak, rekabet etmek
    168. compete with = başkasıyla aynı yerden beslenmek/geçim sağlamak (kangurular koyunların otlaklarından otlanan rakip hayvanlar olması gibi)
    169. competition = (1) rekabet (2) müsabaka, yarış
    170. compile = derlemek, bir araya getirmek (bilgi, delil vb)
    171. complain to somebody about something = şikayet etmek
    172. completely = tamamen, bütünüyle (= entirely)
    173. comply (with) = --- e uymak,--- e itaat etmek (= abide by)
    174. compose = oluşturmak, meydana getirmek *** be composed of = --- den oluşmak
    175. compound = bir sürü binanın bulunduğu etrafı çevrili mekan
    176. comprise = içermek (= include)
    177. compute = hesap yapmak, bir notu bilgisayara girmek(= calculate )
    178. conceal = gizlemek, saklamak (= hide)
    179. conceive as = (1) --- olarak algılamak/düşünmek (2) conceive of = bir şeyi ilk kendisi akıl etmek (= senaryonun konusu vb) (3) gebe kalmak
    180. conclude = sonuç çıkarmak (= assume)
    181. conclusion = sonuç, netice, yargı
    182. condition = durum, hal / koşul,şart
    183. conditionally = şartlı olarak, belli şartlara bağlı
    184. conduct = (1) (deney, anket vb) idare etmek, yürütmek (= carry out) (2) (isim hali) davranış (= behaviour)
    185. conduct = (1) (deney,çalışma vb) yürütmek,icra etmek (2) davranış (= behaviour)
    186. confess = itiraf etmek (= speak out)
    187. confident (of) = emin
    188. confine to = (1) sınırlamak, bir yere mahkum etmek (2) hapse atmak (= imprison)
    189. confirm = (1) onaylamak, doğrulamak (= verify) (2) (bir iddiayı, davayı vb) güçlendirmek, pekiştirmek (= strengthen)
    190. conflict = (1) çatışma, savaş (2) anlaşamama, tartışma
    191. conflict with = çatışmak, çarpışmak, savaşmak
    192. conform to = uymak, uyuşmak (= obey the rules)
    193. confront = (1) karşılaşmak, yüz yüze gelmek (2) confront about = yüzleştirmek
    194. confuse = karıştırmak, şaşırmak
    195. conquer = (1) fethetmek (2) yenmek, galip gelmek
    196. consent = (1) razı olmak (2) izin,rıza (= permission)
    197. consent to = razı olmak
    198. consequence = sonuç, netice (= result)
    199. conserve = korumak, muhafaza etmek
    200. considerable = büyük ölçüde, önemli miktarda, azımsanamaz X negligible(=neglicıbıl)
    201. considerably = önemli ölçüde, oldukça
    202. considerately = düşünceli/nazik bir şekilde
    203. consideration = göz önünde bulundurma/düşünme
    204. consist of = ibaret olmak, meydana gelmek
    205. conspire against = birine komplo kurmak (= plot against)
    206. constantly = 1-sürekli 2- aralıksız
    207. constantly = sürekli
    208. constitute = oluşturmak, meydana getirmek (= make up)
    209. constrain = zorlamak (= restrain, force)
    210. construct =inşa etmek, yapmak (= build)
    211. consult = danışmak (= check with)
    212. consume = tüketmek (= use up)
    213. contact with = birisi ile kontak/temas kurmak, irtibata geçmek
    214. contemporary = çağdaş, aynı çağda yaşayan
    215. content with = --- den memnun
    216. contest = yarışma, müsabaka *** beauty contest = güzellik yarışması
    217. continent = kıta
    218. contract = (1) sözleşme yapmak (2) küçülmek, büzülmek (= shrink) (3) hastalık kapmak
    219. contradict = çelişmek
    220. contradictory = çelişkili, tutarsız, kendini yalancı çıkaran (= inconsistent)
    221. contribute to = katkıda bulunmak
    222. controversial = tartışmalı, fikir ayrılığına sebep olan (= disputable, debatable)
    223. controversy = anlaşmazlık, fikir ayrılığı
    224. conventional = geleneksel, alışılagelen
    225. converse = (1) karşıt, zıt (2) konuşmak
    226. convert into = dönüştürmek (= change)
    227. convict = mahkum, tutuklu
    228. convince = ikna etmek
    229. correctly = doğru bir şekilde, düzgünce (= accurately, precisely)
    230. correspond to = bir şeyle uymak, uygun düşmek, tekabül etmek (= agree, match)
    231. correspond with = birisi ile yazışmak
    232. counterpart = karşılığı, dengi (“Sultan” kelimesinin counterpart’ı “Kral” dır)
    233. couple = çift
    234. course = (1) gidişat, ilerleme (zaman/mekan içinde) *** in the course of = ---nın esnasında (2) (nehir için) akış yönü (3) öğrenim, kurs
    235. cramped = hijyenik olmayan
    236. crash = (1) kaza, şiddetli ses, iflas (2) yere düşme , çarpma
    237. crawl = emeklemek
    238. create = yaratmak
    239. credibly = inanılır bir şekilde (= believably)
    240. criminal = ciddi bir suç/cürüm işlemiş,suçlu
    241. crippled = felçli, kötürüm (= paralysed) (2) engellenmiş, gerilemiş (ekonomi vb)
    242. crocodile = timsah (= alligator)
    243. cross out = üstünü çizmek, silmek (= delete)
    244. crumble = ufalanmak, parçalanmak (= disintegrate, fall apart)
    245. cultivate = tarım yapmak, tarlayı vb sürüp ekmek
    246. curator = sanat galerisi/müze/kütüphane görevlisi
    247. currency = döviz
    248. curve = eğim, eğmek
    249. custom = gelenek, görenek *** customs = gümrük
    250. customary = geleneksel (= traditional)
    251. debate = tartışmak
    252. debt = borç
    253. deceit = kandırmak *** deceitful = hilekar, hileci
    254. deceive = kandırmak, kafaya almak (= take in)
    255. decipher = şifresini çözmek
    256. decipher = şifresini çözmek, anlamını meydana çıkarmak
    257. declare = ilan etmek, beyan etmek
    258. decline = (1) azalmak, gerilemek (2) kibarca reddetmek (= turn down)
    259. dedicate = kendini adamak (= devote to, commit oneself to)
    260. dedicate to = kendini adamak (= devote to)
    261. deduce = sonuç çıkarmak (= conclude, assume)
    262. deduction = tümevarım, sonuç (= conclusion)
    263. deepen = derinleştirmek, derinleşmek
    264. defeat = yenmek, bozguna uğratmak (= beat)
    265. defect = bozukluk, kusur, hata, sakatlık *** speech defect = konuşma özrü
    266. defend = savunmak
    267. define = tanımlamak
    268. degeneration = yozlaşma, aslını kaybetme
    269. delay = geciktirmek
    270. delightful = zevkli, hoş
    271. deliver = (1) siparişi teslim dağıtmak/teslim etmek (= distribute) (2) doğurmak vermek (3) deliver speech = konuşma yapmak
    272. demand = (1) talep, istek (2) talep etmek, istemek ***in demand = revaçta
    273. demobilize = askerden terhis etmek
    274. demolish = yıkmak, parçalamak (= do away with)
    275. demonstrate = (1) uygulamalı bir şekilde göstermek (= show) (2) gösteri yapmak, protesto düzenlemek
    276. deny = (1) inkar etmek (2) yapmasını yasaklamak (deny somebody to do something)
    277. depress = (1) üzmek (= sadden, upset) (2) bastırmak (= press down)
    278. derive from = çıkarmak, gelmek
    279. descend = inmek, azalmak
    280. desert = çöl
    281. deserve = hak etmek
    282. design = plan çizmek, tasarlamak
    283. design = tasarlamak, dizayn etmek
    284. desire = (1) istek, arzu (2) istemek, arzu etmek (= wish)
    285. desolate = mutsuz, kederli (= depressed) (2) terkedilmiş (= deserted)
    286. dessert = tatlı
    287. destination = hedef, varılacak yer
    288. destiny = kader, kısmet
    289. destroy = yıkmak, yok etmek (= damage, ruin)
    290. detain = alıkoymak, göz altında tutmak (= take into custody)
    291. detect = meydana çıkarmak, işin aslını ortaya çıkarmak (= discover, notice)
    292. detection = teşhis etmek, belirlemek
    293. deter (someone) from = caydırmak, engel olmak (= discourage)
    294. deteriorate = kötüleşmek, kötüye gitmek (= aggravate, worsen)
    295. determination = (1) azim, kararlılık (= ambition) (2) inat (= stubbornness, obstinacy)
    296. devastate = yıkmak, tahrip etmek (= destroy)
    297. develop = (1) geliş(tir)mek, genişle(t)mek, ortaya atmak (teori, fakir vb) (2) (foto) film banyo ettirmek (3) (vücudun ürettiği bir hastalığa) yakalanmak “develop cancer”
    298. deviate = sapmak, yönünü değiştirmek (= diverge, stray)
    299. devote = adamak
    300. diagnose as = teşhis etmek
    301. differentiate = ayırmak (= distinguish)
    302. diminish = azalmak (= decline)
    303. direct = (1) yönetmek (2) (turiste vb) yol göstermek (guide)
    304. disappearance = ortadan/gözden kaybolmak (= vanish)
    305. disclose = açığa çıkarmak, gün ışığına çıkarmak (= reveal, display)
    306. discover = keşfetmek
    307. discriminate (against) = (ırk, yaş, cinsiyet vb) ayrımcılık yapmak
    308. discriminate against = ayrımcılık yapmak
    309. discuss about = tartışmak (= argue)
    310. disease = hastalık, maraz (= illness, ailment)
    311. dismiss = kovmak (işten), kafasından çıkarmak
    312. dismissal = kovma, başından savma
    313. dispatch = göndermek, yollamak (= send, submit)
    314. display = göstermek, sergi *** on display = sergide
    315. displeased = hoşnut kalmamış, memnun olmayan (= discontented, unsatisfied)
    316. dispose of = başından atmak, --- den kurtulmak (= get rid of)
    317. dispute = (1) tartışmak, anlaşamamak (= disagree) (2) anlaşmazlık (= controversy)
    318. disqualify = diskalifiye etmek, elemek, yetersiz görmek
    319. disseminate = (bilgi, fakir vb) yaymak, dağıtmak
    320. distinct = (1) farklı, ayrı, bağımsız (= different) (2) açık seçik, net (= clear)
    321. distinguish = ayırmak, farkını söylemek (= differentiate)
    322. distort = (1) (olayın aslını) çarpıtmak, farklı bir anlam yüklemek (= misrepresent) (2) (şeklini/biçimini vb) bozmak, tahrif etmek (= disfigure)
    323. distress = (1) tehlike (2) acı, ıstırap
    324. distribute = dağıtmak (= deliver, hand out)
    325. divert = (trafik yönünü vb) saptırmak, başka yöne çevirmek
    326. dizzy = başı dönen, kendini bayılacak gibi hisseden (= giddy)
    327. docile (dosayl) = uysal, evcil
    328. dominate = egemen/baskın olmak, hakim olmak, idaresi altına almak
    329. donate = (para, kan vb) bağış yapmak (= contribute)
    330. donation = (para, kan vb) bağış yapmak (= contribution)
    331. dowry = çeyiz
    332. dramatic = (1) tiyatro ile ilgili (= theatrical) (2) önemli, kayda değer (= drastic) (3) ani, çok hızlı (fiyatlarda ani ve hızlı artış gibi)
    333. draw = (1) (resim vb) çizmek (2) (perde vb) çekmek, kenara almak (3) (sonuç) çıkarmak (***draw a conclusion) (4) bir maçın berabere bitmesi
    334. dress code = (bir işyerinde veya okulda) kıyafet genelgesi
    335. drug addict = eroin bağımlısı
    336. drug dealer = eroin ticareti yapan kişi
    337. dustbin = çöp kutusu (= trash can)
    338. earth***** = deprem
    339. edit = bir kitabı basılabilir hale getirmek, editörlük yapmak
    340. edition = (kitap için) basım, baskı, yayın
    341. educate = eğitmek (= train)
    342. effect = etki (= influence, impact) *have an effect on = üzerinde etkisi olmak
    343. elect = seçmek (= vote for)
    344. eliminate = elemek, den kurtulmak (= get rid of) (2) yok etmek, yıkmak (= destroy)
    345. elimination = (1) ortadan kaldırma, yok etme, bertaraf etme (2) hesaba katmama
    346. embarrass = utandırma (= humiliate)
    347. embrace = (1) kucaklamak (= hug, cuddle) (2) (fikir, din vb) benimsemek
    348. emerge = ortaya çıkmak (= come out)
    349. emphasize = vurgulamak
    350. employ = (1) işe almak (2) (metot, yöntem vb) uygulamak
    351. empty = (1) boşaltmak (2) boş
    352. emulate = taklit etmek,(= imitate, copy)
    353. enable = olanaklı kılmak
    354. enclose = çevresini sarmak
    355. encounter = karşılaşmak ( to face)
    356. encourage = teşvik etmek
    357. endure = dayanmak
    358. enhance = büyülemek
    359. enhancement = yükseltme, artırma, çoğaltma (= improvement, enrichment)
    360. enlarge = büyütmek, genişletmek
    361. enquire = soruşturmak
    362. enslave = köleleştirmek, esir etmek
    363. ensure = birini temin etmek/emin kılmak, birine garanti vermek
    364. entertain = eğlendirmek
    365. entirely = tamamen (= completely)
    366. entrance = giriş
    367. envy = kıskanmak, imrenmek
    368. epic = destan
    369. epic = destansı (şiir vb)
    370. equal = eşit, adil
    371. equality = eşitlik (= parity, fairness)
    372. equate = eşitlemek
    373. equip = donatmak
    374. equip = donatmak ***equipment = donanım, teçhizat
    375. erode = yıpratmak, aşınmak
    376. erupt = patlamak
    377. establish = kurmak, doğruluğunu kanıtlamak, kabul etttirmek
    378. estimate = tahmini bir şey/rakam söylemek, tahminde bulunmak (= guess)
    379. eternal = kalıcı, ebedi
    380. evaluate = değerlendirmek (= assess)
    381. evaluation = değerlendirme (= assessment)
    382. evidently = açık ve şüphe götürmez bir şekilde, delillere dayanarak (= obviously)
    383. evolve = (1) geliş(tir)mek (= develop) (2) (Biyolojide) evrim geçirmek
    384. evolve = değişmek, evrim geçirmek
    385. exaggerated = abartılı, mübalağalı
    386. excavate = kazı yapmak
    387. exceed = aşmak
    388. excessive = aşırı, abartılı (sayıda, miktarda)
    389. exchange = takas etmek, değiş tokuş etmek (= swap)
    390. exclude = çıkarmak
    391. exclusive to = herkese açık olmayan, özel (otel, tatil yeri vb)
    392. exclusively = sadece, yalnızca
    393. excursion = keşif gezisi
    394. exhibit = sergilemek
    395. exist = var olmak, mevcut hale gelmek
    396. existence = var oluş, mevcut olma
    397. expand = genişlemek, büyümek, nüfuz olarak artmak
    398. expect = ummak, beklemek
    399. expectation = umut, beklenti
    400. expense = masraf
    401. experience = (1) tecrübe (2) tecrübe etmek, yaşamak (3) olay, vukuat
    402. expire = (yiyecek, ilaç vb için) son kullanma tarihi gelmek, miadı dolmak
    403. expire = süresi dolmak
    404. Expiry Date = Son Kullanma Tarihi
    405. explode = patlamak
    406. exploit = patlatmak, sömürmek
    407. explore = keşfetmek,araştırmak
    408. export = ithal etmek
    409. expose = (1) açıklamak, arz etmek (= reveal) (2) (tehlikeye vb) maruz bırakmak
    410. express = (1) ifade etmek, iletmek (2) çabuk, hızlı (= fast)
    411. extend = (1) (tatilin, ödevin vb) süresini uzatmak (= prolong) (2) ekleme yapmak (eve birkat daha çıkmak veya balkon eklemek gibi) (= make bigger) ***extension
    412. extract = elde etmek, çekip çıkarmak (üzümden sirke elde etmek gibi)
    413. extraordinary = (1) fevkalade, olağanüstü (= exceptional) (2) tuhaf, alışılmadık
    414. fabricate = (1) uydurmak (= make up) (2) (raf vb) monte etmek (= put up)
    415. facilitate = kolaylaştırmak
    416. fade = (1) solmak (2) solgun
    417. failure = başarısızlık
    418. faint = (1) bayılmak (= pass out) (2) solgun (ses, renk vb)
    419. fairly = oldukça (= quite, rather)
    420. falsify = (1) hesaplar üzerinde oynamak (2) sahtekarlık yapmak (= fake)
    421. familiar (with) = aşina, tanıdık
    422. famish = aç kalmak, açlıktan ölmek (= starve)
    423. fare = (otobüs, uçak vb için) fiyat
    424. fatal = ölümcül ***fatally injured = ağır yaralı, ölümcül yarası olan
    425. favourable = olumlu, yapıcı (= positive, constructive) (2) uğurlu (= auspicious)
    426. fearful for = --- için korkan/endişelenen
    427. fertilize = (toprağı vb) verimli hale getirmek, verimli kılmak
    428. fetch = gidip getirmek
    429. fiancé = (erkek) nişanlı
    430. fiancée = (kız) nişanlı
    431. field trip = kır gezisi, arazi gezisi
    432. fierce = (1) şiddetli, kıyasıya, çetin (rekabet vb) (2) azgın, azmış (köpek vb)
    433. figure = (1) şekil, figür (2) rakam, sayı (3) figure out = anlamak (= make out)
    434. filthy = (1) pis, kirli (2) dayanıksız, sağlam olmayan
    435. finance = finanse etmek, paraca desteklemek
    436. fine = (1) ince ince/küçük doğranmış (et, patates vb) (2) iyi, güzel (3) para cezası
    437. firework = havai fişek
    438. fit = (1) sağlıklı, zinde, sıhhati yerinde (= robust, healthy) (2) (bir kıyafetin şıklık bakımından değil de bedene oturması anlamında) yakışmak (3) sara nöbeti (= seizure)
    439. flatmate = ev arkadaşı
    440. flattery = birine yağ çekme
    441. flee = kaçmak (= escape)
    442. fleece = koyun postu (yünlü) *** hide = yünsüz post
    443. flight = (1) uçuş (2) uçak (= airplane = aeroplane)
    444. flow = (nehir vb için) akmak *** overflow = taşmak
    445. fluctuate = dalgalanmak, istikrarlı gitmemek, bir artmak bir azalmak
    446. fluctuate = dalgalanmak
    447. focus on = odaklanmak, yoğunlaşmak (= concentrate on, centre on)
    448. fold = (1) katlamak, kıvırmak, bükmek (2) bir şeyin --- katı, --- misli (twofold, tenfold = iki katı/misli, on katı/misli)
    449. force = zorlamak
    450. forceful = (1) güçlü, zorlu (2) etkili, ikna edici
    451. forecast = önceden tahmin etmek (= predict)
    452. forge = taklidini yapmak, sahtesini çıkarmak
    453. forgery = sahtekarlık (= counterfeit, fake)
    454. forgery = sahtekarlık, kalpazanlık
    455. former = önceki (iki şeyden bahsederken ilk söylenen kişi veya şey)
    456. formerly = evvelki, önceki
    457. formulate = formülleştirmek, formüle dökmek
    458. forthcoming = yakınlaşmakta olan, gelmekte olan ( Christmas vb.)
    459. fortify = takviye etmek, sağlamlaştırmak, kuvvetlendirmek (= strengthen, enrich)
    460. fracture = kırılmak, çatlamak ( kemik, kolon vb)
    461. frail = zayıf, cılız (= feeble)
    462. frame = çerçeve
    463. freed = serbest kalmış, özgür (= at liberty, at large)
    464. fulfil = (görev, sorumluluk vb) yerine getirmek, icra etmek (= carry out)
    465. fundamental = esas, temel, zorunlu (= essential)
    466. funeral = cenaze töreni
    467. fussy = aşırı titiz (= fastidious, meticulous, diligent)
    468. fuzzy = tüylü
    469. gather = (1) toplamak, bir araya getirmek (2) bir araya gelmek
    470. gender = cinsiyet (= ***)
    471. generate = (1) (ısı, elektrik vb) üretmek (2) (tartışma vb) ortaya atmak
    472. genre (= canr) = tür, çeşit, nevi (= type, sort)
    473. get rid of = başından atmak, defetmek
    474. giant = dev X dwarf
    475. give up = vazgeçmek, bırakmak (= abandon, abort)
    476. glance = göz atmak
    477. gloom = karanlık ***gloomy = üzüntülü, hüzünlü
    478. glorify = yüceltmek, övmek (= praise)
    479. goal = amaç, gaye (= aim)
    480. govern = yönetmek
    481. government = hükümet
    482. grab = kapmak, el koymak (= snatch)
    483. gradually = yavaş yavaş, kademeli olarak
    484. grant = vermek, bahşetmek (burs, bağış vb)
    485. grasp = (1) (bir nesneyi) kavramak (2) (bir konuyu) kavramak, anlamak
    486. graveyard = mezarlık (= cemetery)
    487. groom = damat
    488. grow tired of = --- den yorulmak
    489. growl = köpek ve benzeri hayvanların çıkardığı hırlama sesi
    490. guide = rehber, rehberlik etmek
    491. harass = saldırmak, taciz etmek ******ual harassment = cinsel taciz
    492. harbour = (1) liman (2) barındırmak, sağlamak
    493. hardship = zorluk
    494. harshly = (1) sert bir şekilde (2) kabaca
    495. hasten = acele etmek
    496. havoc = hasar, yıkım (= destruction)
    497. hazard = tehlike
    498. hazardous = tehlikeli (= perilous)
    499. hectic = heyecanlı, telaşlı, hareketli (program, ofis vb)
    500. hesitate = duraklamak
    __________________

      Current date/time is Thu May 02, 2024 5:32 am